Haber

Bülent Tezcan: “Yargıtay Kararı Tam anlamıyla Darbe Girişimidir. Devlet Kurumları Arası Çatışmadır, Devlet Krizidir”

CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda; Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki kararına ilişkin ise şunları söyledi: “Yargıtay’ın bu kararı tam anlamıyla bir darbe girişimidir. Ortalığı karıştırmaya gerek yok, bu karardır. Devletin kurumları arasındaki bir çatışmadır, bir devlet krizidir, öyle de anlatabilirsiniz ama bunun özü, özü Anayasa’dır.” Devlete karşı bir darbe girişimidir. Milletvekili şu anda cezaevinde. Milletvekili, Anayasa Mahkemesi’nin kanundan aldığı yetkiyle ‘Serbest bırakın’ demesine rağmen cezaevinde. Hangi güç onu hapiste tutuyor? Kamu gücü, devletin gücü. Cezaevi müdürü onu neden serbest bırakmıyor? Çünkü bir talimat gelmeli. “Talimatları kim vermeli? Mahkeme. Yargıtay 3. Ceza Dairesi ile anlaşan mahkeme, bir milletvekilini hukuka ve Anayasa’ya rağmen cezaevinde tutuyor” dedi.

CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına ilişkin TBMM Genel Kurulu’nda açıklama yaptı. Tezcan’ın açıklamaları sırasında CHP’li milletvekilleri Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararına masa örtülerine vurarak tepki gösterdi. Tezcan’ın TBMM’deki açıklamaları şöyle:

“Dün Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iradesine ve Anayasa Mahkemesi’nin iradesine açıkça aykırı bir anayasa darbesi olan kararıyla tüm Türkiye sarsıldı. Bununla ilgili olması gereken en doğal şey ise hiç şüphesiz millet iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.” Amacımız Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş’un bu konuyla ilgili bir Danışma Kurulu toplantısı yapıp konuyu ele almasıydı; Biz bunu talep ettik ama ne yazık ki Sayın Cumhurbaşkanımızdan talebimize olumlu yanıt alamadık.

Sayın Cumhurbaşkanım, milletvekillerimiz TBMM’nin yok sayılan iradesini protesto ediyorlar. Milletvekillerimiz AK Parti ve MHP’nin oylarıyla adalet oturumuna izin verilmemesini protesto ediyor. Milletvekillerimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde adaletin tartışılmasına razı olmayanları protesto ediyor; Rahatsız değilim.

“MAHKEME MAHKEME 3. CEZA DAİRESİ İLE ANLAŞTI; YASALARA RAĞMEN, ANAYASAYA RAĞMEN BİR MEP’İ CEZAEVİNDE TUTTUYOR”

Bu Yargıtay kararı tam anlamıyla bir darbe girişimidir. Lafı uzatmanın bir anlamı yok, devletin kurumları arasında bir çatışmadır, bir devlet krizidir, öyle de tanımlayabilirsiniz ama özünde Anayasaya darbe girişimidir. Biliyorsunuz Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuş ya da Yargıtay suç duyurusunda bulunacaksa Ceza Kanunu’nun 309’uncu maddesine bakacak. Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesi Anayasaya aykırılık suçunu düzenliyor; Anayasal düzeni ortadan kaldırmak ve anayasal sistemin fiilen uygulanmasını engellemek. Anayasanın 153. maddesi açıktır. Anayasa’nın 153. maddesinin son fıkrası diyor ki: Anayasa Mahkemesi kararlarına uyacaksın kardeşim, uyacaksın; Yasama organı, yürütme organı, yargı organı ve idarenin bu kararlara uyması gerekmektedir. ‘Yargıtay 3. Ceza Dairesi muaftır’ demiyor, ‘Beğenen Yargıtay dairesi uyacak, beğenmeyen uymayacak’ demiyor, ediyor ‘Anayasa Mahkemesi kararının içeriğine bakın, bu içeriği beğenmiyorsanız hukuken inceleyin, beğenmiyorsanız uygulamayabilirsiniz’ demeyin. İşte Anayasa. Bu, 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayarak Anayasa’yı ihlal ettiği anlamına geliyor. Şimdi konuşalım, burada zor ve şiddet var mı? Zor yok ama şiddet var. Hangi gücü kullanıyor? Milletvekili şu anda cezaevinde. Anayasa Mahkemesi kanundan aldığı yetkiyle ‘serbest bırakın’ demesine rağmen milletvekili cezaevinde. Onu hapiste tutan güç nedir? Kamu gücü, devlet gücü. Cezaevi müdürü onu neden serbest bırakmıyor? Çünkü talimatların gelmesi gerekiyor. Talimatları kim vermeli? Mahkeme. Mahkeme, Yargıtay 3. Ceza Dairesi ile anlaşarak; Kanuna ve Anayasaya rağmen bir milletvekilini cezaevinde tutuyor. Kamu gücü, cebir ve şiddet yoluyla Anayasanın uygulanmasını engellemektir. Darbe suçu arıyorsanız işte darbe suçu, başka yere gitmeyin, işte darbe suçu.

“Mahkeme Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, TÜRK CEZA KANUNU’NUN VE ANAYASA’NIN 4 AYRI MADDESİNİ AÇIKÇA İHLAL EDİYOR”

Türk Ceza Kanununun 311. maddesi. 311. madde ne diyor? Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görevini kısmen veya tamamen yapmasını engellemek… Ceza Kanunu, hukukçular biliyor, hepimiz biliyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi nedir? Yasama görevi, denetleme görevi. Yani milletvekili buraya gelecek ve görevini yapacak. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay’ın ‘Uygulamıyorum, uymuyorum, beğenmiyorum’ kararında ihlal kararı verirken ne diyor? Diyor ki: ‘Yasama görevini engellediniz. ‘Bu milletvekilinin yasama görevini yapmasını engellediniz.’ Aklımızı başında tutalım, bir mahkeme bunu keyfi olarak söyleyemez. Bu tam da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görevini yapmasını kısmen engellemektir. Buraya milletvekili göndermeyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi 311’inci unsurdaki hatayı yaptı; Sadece bunu değil, -burada daha hafif olan- görevi kötüye kullanma suçunu da işledi, 257. Aynı zamanda 109. maddedeki özgürlüğü sınırlama suçunu da işledi. Bir ülkede düşünün… Biliyorsunuz, ‘Ben Yargıtay’ım’ diyor, kararında Anayasa Mahkemesi’yle yetki yarışına giriyor, Anayasa’ya aykırı, ‘Sen benden üstün değilsin’ diyerek üstünlük ve üstünlük tartışıyor, Yargıtay 3. Ceza Dairesi. Yüksek Temyiz Mahkemesi. Anayasa’ya ve şu anda kabaca incelediğimiz Türk Ceza Kanunu’nun 4 farklı unsuruna açıkça aykırıdır. Peki bu rahatlıkla devlet krizi olarak tanımlanabilecek bir şey mi?

“BÖYLE KARARLARDA BÖYLE MÜDAHALELER VARSA 3. CEZA DAİRESİ CESARETİ KİMDEN VEYA BENDEN NEREDEN ALABİLİR?”

Yargı şımarmadan bunu yapamaz; Yargı, arkasında siyasi güç ve destek olmadan, ‘Git oğlum, git oğlum, arkandayım’ denmedikçe, dün olduğu gibi bugün de bunu yapamaz; bunu herkes biliyor. Şimdi biz neler yaşadık? Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nde görülen Soma davasında, oradaki işverenin kararını değiştirmek için 3 üye değişti. Değişen 3 üyenin tamamı Adalet Bakanlığı bürokrasisinden; Eski Müsteşar Kenan İpek, Hakimler ve Savcılar Kurulu eski Genel Sekreteri Fuzuli Aydoğdu, Ceza ve Tevkifevleri eski Genel Müdürü Mustafa Yapan; Üçe iki değişti, karar da değişti. Bu tür kararlara bu tür müdahaleler olursa 3. Ceza Dairesi bu cesareti nereden alacak, kimden alacak? Benden alacak mı?

Taraftarları ödüllendiren bir yargı sisteminden adalet gelemeyeceği gibi, taraftarlarını ödüllendiren bir yargı sisteminden de adalet gelemez. İrfan Fidan, Sezgin Baran Korkmaz davasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısıydı – ‘Devlet operasyonu yaptık’ dedi eski İçişleri Bakanı, adli kontrolü kaldıran Cumhuriyet Başsavcısıydı. Ne oldu? Ödüllendirildi, Yargıtay üyesi oldu, tek bir karara imza atmadan, Yargıtay’da görev yapmadan, Yargıtay üyesi olarak terfi istasyonu oldu, oradan da Anayasa Mahkemesi’ne gitti. Artık kendisi de bu kararın muhaliflerinden biri, hakkında suç duyurusunda bulunulmamış üye. SBK davasında da İstanbul hakimi olan Hasan Yılmaz, Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığına ilişkin tedbiri kaldıran hakim oldu. Ne oldu? Halen Adalet Bakan Yardımcısıdır. Enis Berberoğlu’nun kararını uygulamayan ve Anayasa Mahkemesi’nin kararını uygulamayan hakim Akın Gürlek; ödüllendirildi. Nerede o şimdi? Adalet Bakan Yardımcısı. Anayasa Mahkemesi Adalet Bakan Yardımcısının kararını uygulamayan bir hakimi, 3. Ceza Dairesi’ne ‘Hadi oğlum, istediğim gibi karar ver’ dersen, buradan adalet çıkar mı? “Devlet krizinin ötesinde bu bir yargı darbesidir, anayasal sisteme bir darbedir, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu darbeye direnmesi gerekir.”

anamur-ajans.xyz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu